25 Aralık 2012 Salı

# 9 uykuya dalamadığım akşam

dingin zamanlar, koşturmacasına rağmen sakin, huzurlu zamanlar. aile yanı zamanları. amcamı sirozdan kaydebeli birkaç hafta oluyor, beklendik olduğu halde bir türlü konduramadığım bir şekilde kaybettik amcamı. hastanede yatma sebebi : siroz, amcamı kaybetme sebebimiz : kalbinin durması.

öldükten sonra tanıdığım bir adam sanki, çocukluk anılarımda çokça yer etmiş, zaman içinde giderek silikleşmiş, ve öldükten sonra anlam kazanan bir adam. bunca zaman neredeydi, hiç mi yardım eli uzatmadık ya da o hiç mi yardım istemedi ayırt edemiyorum, tek bildiğim onu geri dönülmez şekilde kaybettiğimiz. bir pazar akşamı ziyaret etmiştim onu, evinde. hep zaman geçirdiği odasında değil de, salonda uyurken, biz uyuduğunu sanırken ziyaret etmiştim. kötü olduğunu görüyordum, sapsarı soluk teni haykırıyordu iyi değilim diye, bense ondan kötü olduğunu saklamaya çalışırcasına bir neşeyle dolaşıyordum yanında. birleştirsen bile güçbela birkaç cümle edecek kelimeler mırıldandı, ağzında geveledi anlamadım. onu anlamıyordum, sadece hislerine ortak olsam yetecekmiş  gibi geliyordu. birkaç gün sonra hastaneye kaldırdılar, babam gelme dedi. gitmedim. babam perişan oldu, neyin var dedim, uykum dedi. babam bana bir şey söylemedi, güçlüydü babam, erkekti ya o koyverse peşinden ben de gidecektim. amcama selam söyledim, hep haberlerini aldım, sora bir sabah kalbi durdu amcamın, tak diye daha ziyaret saati başlamamışken, kimse daha varamamışken öldü amcam. babam yanıbaşındayken. hani bir an kötü bir şaka olur ya yaşanan, öyleydi işte. annemin sesinden anlamıştım telefonda, "s. korkma ama amcan.." deyip de sustuğunda anlamıştım. öleceğini biliyordum da sanki, neden durduramadım dedim neden. o mu seçti bunu, tam da tedavi olmak isterken, o mu seçti? yanıtsız sorular döndü dolaştı. 2000de anneannemi kaybettiğimizde 14 yaşındaydım, cenazede ananem ağlarsam kızar, hep gülmemi isterdi diyerek gülecek kadar çocuk olduğum bir yaştı 14, sonra hiçbir yakınımı kaybetmedim. başkalarının ölümüne bağışıklık kazanmak diye bir şey var, bazı insanlar çok sakin ölüm karşıısnda, ben değilim. ölüm haberi, amcamın evi, babannemin akmayan gözyaşları, halamın ruh hali, babamın cool hali, susmak bilmeyen telefonlar, eve gelen yabanclar, bana amcamı hatırlatamayacak kadar uzak insanlar, amcamın kapıya konan ayakkabıları, amcamın odası, mektupları, askerlik anıları, benim aslında hiç bilmediğim amcam... ve o akşam, amcamın şişmiş bedenini içine alamayıp kapanmayan tabutu.

kötü bir veda, hatta vedasız bir veda. o gitti, şimdi geride kalanlar daha mı kıymetli ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder