25 Mayıs 2013 Cumartesi

# 14 getir bıraktığı nefesi...

birbirimize hiç benzemiyorduk, nerede karşılaştığımızı hangi ara birbirimizin hayatlarında yer ettiğimizi anımsamıyorum, tek hatırladığım tatsız bir haberle bir araya geldiğimiz. bu hikayeye ne zaman geri dönüp baksam, bende sevdiği şeyin kimsede göremediği o fark olduğunu anlıyorum, tatlısın çünkü diye fısıldamıştı bigün, çocukça "ama bir sürü kız var, neden ben?" sorumun karşısında.

ben ne kadar neşeliysem o o kadar mutsuzdu, ben neye sahipsem, o onlardan yoksundu. ne kadar seviliyorsam, o kadar yalnızdı. ne kadar üstüne düştüysem o kadar kaçtı, ne kadar kızdıysam da  o kadar sevdi. dengesizdi, onu tanıdığımda kendi hayatının kıymeti yok gibiydi, o çok pahalı kıyafetleriyle kendi ucuzluğunu kapatmaya çalışırken, bana çıplaklığını gösterdi. ne kadar acıdıysam, o kadar kaçtı şefkatimden. ne kadar yumuşaksam, o kadar sertti, lodostum poyrazdı. ben ne değilsem oydu. hatta bir gün sakinlikle "biliyor musun hiç tarzım değilsin" dediğimde, yoo bence tam tipinim derken gülme krizine yakalanmıştı. bir arada duramayacak kadar saçmaydık. nedense hiç vazgeçmedik, o bana big'in carriye dediği gibi "kid" dedi, bense ona big diyemedim. ben ona haber verdikçe kaçtı, ne zaman sustum o zaman üstüme geldi.birbirimize hep dürüsttük, tek ortak noktamız buydu, o hastaydı, ben yanındaydım. tedavisi değildim ama öyle sandı. sonra bigün, hasta olmaktan vazgeçti, ben de ondan vazgeçtim.

yine de bu şarkı hep onu hatırlattı "öyle uzaktan uzaktan, hiç konuşmadan nasıl da bağladın beni ? "  

# 13 simple is better

en çok kelimemin olduğu zamanlar sessiz kalışıma anlam veremiyorum. konuştuklarımızı kelimelere dökmek kolay olsa keşke, ama maalesef. 

son zamanlarda canım acıyor mu diye düşünüyorum, sahip ne zaman acıması bitti ? 

tuhaf dönemlerden geçtim, hep kendimle ilgiliydi. her yol bana çıkıyor, her şeyin en merkezindeki ben. değişiyorum olmuyor, sabit kalamıyorum, bir şeyler oluyor karşı koyamıyorum, sanki hem olduğum yerde sayıyor hem de sürekli deviniyorum. durgun olduğumu bildiğim halde , çılgın sanıyorum kendimi. istediğim hayatı mı yaşıyorum en çok onu düşünüyorum. istediğim adamla beraberim, istemediklerim hayatıma bir santim yaklaşamıyor, ama yine de o tuhaf boşluk bitmek bilmiyor. mesnevi şerif de yetemedi bu boşluğu doldurmaya. okumak istemiyor canım, bir konser ya da tiyatrolar da değil derdim, aylak adam olmak istiyorum ben, aylak derken hiçbişi yapmamak.  güzel bir finansman istiyorum bolca gezmek ve yeni insanlar istiyorum. garip geleceğini bile bile bazı ortamlara girmek, önyargısız gibi görünüp sonrasında kendime şaşırmak istiyorum. onunla kaçmak istiyorum, alıp başımızı gidelim telefonları kapatalım istiyorum. şuursuzca bir yerde olup kaçmış olalım, sonra da hiçbişi olmamış gibi geri gelelim istiyorum. dünyevi şeylerden elimiz eteğimiz çekilsin istiyorum, sonra da onlara bağımlı olduğum için kendime kızıyorum. 

tüketim tarihi daha uzun hayatlar istiyorum, istiyorum ki insanlar da en az benim kadar iyi olsun, iyi derken  kalben. bana karşı değil belki ama dünyaya.hayattaki küçük mucizeleri fark etsinler istiyorum, güzelliklerin tadıını çıkarsınlar, hırslarından arınsınlar istiyorum. kurumsal hayat beni beklediğimden kısa sürede yıldırdı. 

ama daha inatçıyım, amcamı ve ayrımın annesini kaybettikten sonra fark ettim ki, ben hiç çok sevdğim birini kaybetmemişim, sevdiklerim bir şekilde hayatımda kalmışlar, hiç sonsuza kadar ayrılmamışım. ben de beni sevenlere aynısnı yapmayacağım, hem kendim için hem de bensiz olmanın üzeceği insanlar için iyi bakacağım kendime, sağlık konusu hassas, yaş 30a yaklaştıkça, sevdiklerin etrafından birer birer silinip de geri döndüremediğinde anlıyor insan. 

kendime dürüst olacağım her zaman, bir şey beni mutlu ediyorsa yapacağım, evet arka planda düşüneceğim ama daha az. mesela bir diyet mevzusu var, diyet değil aslında "clean eating" , 74 kilo başladığım diyetimde 69 , 6 kiloyum. verilecek 16 kilo yağım 11e düştü. yolum uzun ama  kalan yoluma değil, katettiğime bakmayı öğrendim. başkası değil kıyasım, kendimim her daim. bu yarış hep kendimle, her zaman da daha iyiye. 

kasmak yok, chilling bir hayat istiyorum, umarsız en ufak rüzgarın salıntısına kapılacak kadar umarsız.. 

simpler better. 



15 Şubat 2013 Cuma

#12

Uzak ara yine ve yeni bir merhaba. Bu satirlar biraz üzgün biraz düşünceli ve hayata dair de biraz kirgin. Biz cocukluktan arkadastik sacma bir tesadufle bir araya gelmis komik bir oyunun parcalariydik ve sonunda o ufak hallerimizle kanki dedik birbirimize. O  hep farkliydi hep baska bakardi hayata deliydi biraz eserdi gecerdi bildigini okur en sakin denizler gibi durulurdu. Hem edepsizdi hem yaramaz ama ne olduysa hangi kiliga burunduyse yakistirdi kendine. Hayatta cok cok seyler yapti belki de dunyalar tatlisi bir annesi oldugundan ondan aldigi kuvvetle yapti her seyi. Sabah isyerindeyim whatsappten bir mesaj "annemi kaybettik." Önce inanmadim sonra  bunu bekledigimizi animsadim sustum. Aptalca telefona gitti elim aradim ve tabii ki acmadi  yazdim uzun uzun yazdim geliyorum dedim gelme dedi. Duramadim aldim biletlerimi simdi otobusteyim ankaraya gidiyorum cenaze yarin. Hani öldü de kurtuldu diyorlar ya , bu da öyle bir hikaye ama insan ölene aglamiyor ki zaten kalana agliyor.

Sevdiklerimizin öldüğünü görecek kadar büyüdük mü sahiden?

7 Ocak 2013 Pazartesi

#11 haftasonu nasıl geçti

cuma akşam, ankaradan baba gelir. onun için mutfağa koşulup ıspanak çorbası ve kıymalı fasülye yapılır. cumartesi sabah kızsal işler, üstüne babayla edilen kahvaltı. öğlen kız isteme faslı, akşama nişan. günlerden pazar, sabah baba ankaraya uğurlanır, sonra sevgili. şahane bir kahvaltı daha, evin yakışıklısı parsı beslemece. tavla. parsla oyun. avm krizi. yargıcı indirimi, fabrika takım elbisesi, volvo c70 çekilişi ve akşam için alınan iki sinema bileti. mola. aile yemeği. sofra toplama, çay faslı. ufak bir yürüyüş. tekrar sevgili ve gündüzden biletleri alınan sinema keyfi. cem yılmaz, kısaca cmylmz. fundamental. tıklım tıkış salon, ben & jerry yokluğunda magnum. belaltı espriler. yurdumdan insan manzaları. bol kahkaha, bol sevinç gözyaşı. yine kahkaha. ufak öpücükler. gülmekten yorgun düşmek. mutluluktan öleyazmak. ev. pars. ev arkadaşı. sohbet. banyo ve uyku.

aman ne dolu haftasonu !

iyi pazartesiler,

1 Ocak 2013 Salı

# 10

yedi kere yazıp sildiğim, sonrasında baştan başladığım cümleler var. tam hadi buradan da söveyim derken sustuğum, hala hayatımda olan insanlar var. 2013 hedeflerini gomongoda karaladık bir deftere, benimkiler yarım kaldı yazmayan kalemler ve gelen noodle yüzünden. liste uzun, liste kabarık ama kötü bir şey istemeyeceğim başkaları için söz, ay 2013te zayıf olsam tadında "girly" mevzular ile başlayıp, yurtdışı seyahetleri ekleyeceğim o deftere, kardeşimin sınavı, zammım, işim, evim, ev arkadaşım derken tüm sevdiklerimi dolaşacağım. bana kazık atanları da artık unutacağıma dair ufak bir not düşeceğim, söz onların hakkında kötü bir şey yazmayacağım deftere. benim için bitmelerini dileyeceğim hepsi bu. ve söz, şu andakinden daha fazlasını istemeyeceğim, zaten her şeyim vardı?

sevgili 2012 bazılarına sağlam kazıklar attın belli ki, ama bana iyi davrandın, teşekkür edip görevi 2013e aynı tatla devrettiğin için teşekkür ediyorum. 2013 şimdiden pek güzel.