evlilik hayatın enteresan bir safhası, hatta ciddi bir ilişki bile. benim tavan'dan önce hiç ciddi ilişkim olmadı, bir iki gecelik işler, f*ck buddyler, o bulduğumda çok sevindiğim tanımla "friends with benefit" ler.
tavanı "o" yapan neydi, o ışığı ne zaman görüp de onun için savaşmıştım tam hatırlayamıyorum bile. ilk yıl yarı ayrı sürüncemede, sonrasında birbirini tanıma, anlamaya çalışma, tanıdıkça uzaklaşma, çaba sarf ettikçe tekrar biraraya gelme vs derken her şeyi usulca yoluna soktuk ve evlendik. evliliğin süper bir şey olduğunu söylemeyeliyim öncelikle, ama ne istediğini bileceksin evlilikten, neden evlendiğini, karşılıklı fedakarlığın olması gerektiğini bilerek evleneceksin ve en çok da karşındakinin özgürlüğüne saygı duyarak. ayrı ayrı planlar yapabileceksin, canın istedi diye arkadaşında kalıp kızkıza dışarı çıkabileceksin. rakı balığa göndereceksin kocanı, ya da maç izlemeye. bekar arkadaşlarının bekarlığa vedasına da göndereceksin korkusuzca. zaten bir şeyi yapmaya niyet eden, fırsat kollamaz , yapar. öncesinde bunu bileceksin. onun her alışverişe gelmesine gerek yok, tek başına bir şey yapmayı bileceksin. evlendin diye, onu tüm kız arkadaşlarının yerine koymayacaksın. ama alışverişe gitti mi de zevk almasını bileceksin beraber geçirdiğin andan.
ondan hep çok etkileneceksin, en akıllı oymuş gibi gelecek sana. her şeyi bildiğini düşüneceksin, ilk ona danışacaksın. o bilemedikçe öğreteceksin, sen de mi bilmiyorsun beraber öğreneceksiniz. egolar evin dışında kalacak, siz safca kalpleri açacaksınız birbirine.
hepsini yapabildiğimiz, zor anları, kötü hikayeleri geride bırakabildiğimiz için belki de, evlilik öyle güzel geliyor ki.
asıl hikayem evlilik ya da ilişkiler değil aslında, çok sevdiğim ayrım'ın blogunu okudum baştan aşağı, en eskilerden bugüne. benden bahsettiği yazılardan sevgilisine. tatillerimize, anılarımıza her her şeye geri döndüm. çok eski yıllara indim yazılarıyla, ben defalarca blogumu değiştirip durmuşken, her şeyi silip her defasında sıfırdan başlamışken, onun geçmişiyle kendime döndüm yeniden. o kadar çok birikmiş anı var ki zihnimde, ama sanki hep sadece tavanlayken varmışım, onsuzken hiç yokmuşum gibi . ayrımın blogu iyi geldi, biriktirdiğimiz anıları, anları, hediyeleri, kartları, kahkahaları , planları, çocuklukları tekrar gördüm. birisi çocukluğun ne olduğunu sorsa masumiyetten çok merak derdim sanırım, hep sorgulamışız, sanki erken büyümüşüz de hiç çocuk olmadan hep ileriyi düşünmüşüz.
şimdilerde ise, büyümenin ne olduğunu sorsanız, sadece hastalık ve ölüm derim. bana maalesef başka bir şey göstermiyor çünkü. 2 sene önce amcamı, yine aynı sene ayrımın annesini kaybettik. sonrasında çok sevdiklerim hastalandı, kanseri yakından gördüm. panik ataklar, sinir krizleri, zatürreler, antrapozlar , bunalımlar ve buhranlar. hepsi de büyüklere oldu bunların. o yüzden büyümenin zor olduğunu düşünüyorum. insan yapmak istediklerinden uzaklaşıyor nedense büyüyünce. hep bi ' arka plana itiliyor sevdiğimiz şeyler. bunu bilerek yapmıyoruz, ama hayatın akışı resmen savuruyor. kendimizi bırakmayı daha çok seviyoruz çabalamaktan. sonrasında da geri dönüp "ah ben ne yaptım?" diyeceğiz kesin.
ben taban, yaşım 29, hatta yaklaşık eşit 30. çocukken hayal ettiğim hayat neydi hatırlamıyorum, ama şimdiki hayatımdan çok memnunum. işimi ,eşimi , azaltıp da öze indirebildiğim arkadaşlarımı seviyorum. ailemin öncelikli olduğunu biliyor ve gelecekte son nefesimde pişmanlık yaşamamak için elimden geleni yapıyor, tüm sevdiklerime, kendime yeterince vakit ayırmaya çalışıyorum. yapmak istediklerimi yapıyorum, ve yaşım 30 a gelirken, kendime bir söz veriyorum. okumam gereken kitapları okuyacağım, yapmak istediğim tüm yemekleri yapacağım, çocuğum olursa ona miras bir yemek tarifi defteri bırakacağım, annemle babamı en az bir kereliğine tatile götüreceğim. kendime çok çok iyi bakacağım, tavana hep güveneceğim, ve özünde , kendimce iyi bir insan olmaya devam edeceğim.
p.s, kızımızın adı kesinlikle masal olmalı. erkeğe pars diyorum ama tavanla şimdilik mutabakat sağlayamadık.
seviyorum,