tüm bu iş değişikliği, planlar vs işlerinin ortasında, evlendiğimizen beri evimize hiç gelmemiş olan anneciğim geldi an.kırolardan. kabaca pazar gününden beri beraberiz, sabah beraber uyanıyor, buz gibi havanın bile tadını çıkarıp goblen işliyoruz. beraber pazara gidiyor, her cafede derin derin sohbetler ediyoruz. insan evlendikten sonra daha da çok annesine benziyor sanki, tuhaf bir şekilde kan çekiyor.
annemle ilgili sevdiğim ve sevmediğim şeyleri düşündüm, çocukken, lisedeyken , üniversitedeyken. acaba onda sevmediğim neleri kendim yapıyorum diye düşündüm, ve çoğunu yaparken buldum kendimi. işte bu yüzden büyük konuşma diyorlar, hayatta tenkit edilen ne varsa başa geliyor sanki. belki de o yüzden sadece yüce gönüllü, tevekkül eden sabırlı insanlar olmamız gerekiyordur.
annemin evdeki yokluğuna çok alıştım, evet bazı bazı düzenlerimiz çakıştı, evet ben toplanmamış kahvaltı sofrasında sohbeti seviyordum ve o hemencecik her şeyi toplamak istiyordu, evet ben evi sonsuz bir şekilde buz gibi olana kadar havalandırırken o hemencecik camları kapatıyordu, evet ben parsı öpe öpe korkusuzca severken, annem hala kedilerden korkuyordu ama tüm bu evetlere, uyuşmazlıklara rağmen, sıcacık bir harmoni içinde geçirdik 5 günümüzü.
anneme öğrendiğim yemekleri yaptım, mayaladığım yoğurttan yedirdim, harmanladığım çayımdan içirdim. ailemden görüp de üstüne kendi kattıklarımla tereciye tere sattım. ama işin sonunda bana kalan annemin gözlerindeki dolu dolu "gurur duyan" bakıştı. sanki 28 yaşıma sadece annem benle gurur duysun diye gelmişim gibi tatminkar hissediyorum hayat karşısında.
şimdi yine ank.ıroya döndü, ben evdeyim, parsla beraber ev işi yapıyoruz, goblen işliyoruz boyama yapıyoruz. ama ne olursa olsun, sanırım insan sevdikleri varken daha güzel.
2015 in ve sonraki yılların sevdiklerimizi yanımızdan hiç ayırmaması dileğiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder