bazen mutsuz olduğumuz şeyleri değiştirmek için yeterince çaba sarf etmiyoruz, kendimizi kaderin akışına bırakmak , olacakları beklemek daha kolay geliyor. en azından ben, hayata müdahele etmeyi pek sevmiyorum. çocukluğumdan beri benim için yapılan şeylere seviyorsam devam etmekle yetindim. sevmediklerimin yerine yenilerini koymadım bile, onlara da devam ettim ta ki performans düşüklüğü gösterip, bunu başkalarına da gösterene kadar.
dolayısı ile, bana sunulan şeyler karşısında çok keskin bir tutumum oluyor, ya direk evet diyor ve sahipleniyorum, ya da arafta bırakıp varlığını unutuyorum. işimden memnun değildim, bana vaat edilenler inandırıcı gelmiyordu ve kendimi çok körelmiş hissediyordum. bütün bunların içinde bile kendimi zorlayıp "ama arkadaşlarımı" seviyorum diyerek söylene söylene çalışıyordum. bir kere bi' yerde söyleniyorsan çalışmayacaksın. ya seveceksin, ya öpe öpe seveceksin. olmuyorsa terk-i diyar eyleyeceksin. bu 2+2 = 4 gibi basit bir denklem. velhasıl ben iş aramak bile istemezken , telefonum çaldı cazip teklif hattın ucundaydı. görüşmeler konuşmalar derken kendimi evet demiş buldum. insan iş aramazken sanırım daha rahat oluyor, bu özgüvenle başarıya giden yol kaçınılmaz. görüşmelerde küstah cevaplar, kendini tam net ifade etmeler bir paçozluk saldırganlık, küçük dünyaları ben yarattım havaları ve boom "işe alındınız" boşuna denmiyor "tevekkül et" diye, sen elinden geleni yap olduğu kadar olmadığı kader demişler. hatta bu sözle yetinmeyip iş işte, eş eşte de demişler.
bugün itibariyle, bu kararı verebildiğim için kendimle gurur duyuyorum. buradaki insanları da sevdim, buradaki işi ve yapıyı daha çok sevdim.
tabii ki değişiklik her zaman iyi gelmiyor, ama en azından denemek bile bir artı. en büyük pişmanıklar sanırım denemediklerimizden ve yapmadıklarımızdan geliyor. hangisi daha yıkıcı "keşke yapsaydım" mı "keşke yapmasaydım mı?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder