birbirimize hiç benzemiyorduk, nerede karşılaştığımızı hangi ara birbirimizin hayatlarında yer ettiğimizi anımsamıyorum, tek hatırladığım tatsız bir haberle bir araya geldiğimiz. bu hikayeye ne zaman geri dönüp baksam, bende sevdiği şeyin kimsede göremediği o fark olduğunu anlıyorum, tatlısın çünkü diye fısıldamıştı bigün, çocukça "ama bir sürü kız var, neden ben?" sorumun karşısında.
ben ne kadar neşeliysem o o kadar mutsuzdu, ben neye sahipsem, o onlardan yoksundu. ne kadar seviliyorsam, o kadar yalnızdı. ne kadar üstüne düştüysem o kadar kaçtı, ne kadar kızdıysam da o kadar sevdi. dengesizdi, onu tanıdığımda kendi hayatının kıymeti yok gibiydi, o çok pahalı kıyafetleriyle kendi ucuzluğunu kapatmaya çalışırken, bana çıplaklığını gösterdi. ne kadar acıdıysam, o kadar kaçtı şefkatimden. ne kadar yumuşaksam, o kadar sertti, lodostum poyrazdı. ben ne değilsem oydu. hatta bir gün sakinlikle "biliyor musun hiç tarzım değilsin" dediğimde, yoo bence tam tipinim derken gülme krizine yakalanmıştı. bir arada duramayacak kadar saçmaydık. nedense hiç vazgeçmedik, o bana big'in carriye dediği gibi "kid" dedi, bense ona big diyemedim. ben ona haber verdikçe kaçtı, ne zaman sustum o zaman üstüme geldi.birbirimize hep dürüsttük, tek ortak noktamız buydu, o hastaydı, ben yanındaydım. tedavisi değildim ama öyle sandı. sonra bigün, hasta olmaktan vazgeçti, ben de ondan vazgeçtim.
yine de bu şarkı hep onu hatırlattı "öyle uzaktan uzaktan, hiç konuşmadan nasıl da bağladın beni ? "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder