ali.can demişti ki bir gün "her sene yeni moleskine imi aldığımda, bir önceki yılın ajanasından doğum günlerini geçiriyorum ve her sene geçirdiklerim biraz daha azalıyor. "
neden bu kadar yalnızlaşıyoruz?
29 Kasım 2014 Cumartesi
#18 en kötü karar , kararsızlıktan iyidir
işle ilgili konuşmayı son 4 yıllık iş hayatım boyunca pek sevmedim , sonrasında yoğun iş temposu , sosyal çevredeki iş arkadaşların çoğunluğunun iş arkadaşı olması derken bu sohbetlere iş dışında da başlar oldum. bir anda dünyam küçüldü de diyebilirim aslında, belki de evlilik ile iş değişikliğinin aynı ana denk gelmesinden oldu kim bilir. artık rüyamda iş görüyor, anlatıyorum. hal böyle olunca kendi hayatımı sorgular oldum, yine izmire taşıma planları gündeme geldi. yoksa ank.ıroya mı gitsek aile yanına dedik. çeşitli sorular üşüştü , binbir tilki dolandı kafamda hepsini bir süreliğine rafa kaldırdım. tam böyle çaresizce debelenirken, bir iş görüşmesi çıkıverdi, benim yaptığımın daha büyüğü bir iş, görüşmeler vs derken bir anda kendimi evet demiş buldum. bir yanım değişimden ölesiye korkuyor , bir yanım ise değişikliği kucakla.
hayatta ne yapmak istediğimi bile bilmiyorum, resmen hayat beni nereye götürürse oraya gibi bir halim var. bazen çok işe yarar hissediyorum, bazen de amaçsız. sonuçta hiç yoktan iyidir diyerek evet dedim. yeni yıla kalmadan değişiklik hayatımın ortasına oturacak... ama neden bilmem çok olumlu ve ılımlı hissediyorum. belki de hayat karşısında biraz büyümüş. azcık daha sabredebilirsem, güzel şeyler olacak biliyorum. niyetim yeni şeyler öğrenmek, kendimi geliştirmek bunun için de büyük işlerin içine sanırım bodoslama düşmem gerekecek.
tedirginliklerim var elbet, ama bir o kadar da özgüvenliyim rahatım nispeten yerindeykencomfort zone dan çıkıp bir challenge ı kabul ettiğim için.
2013 yılı ölümleri hatırlatıyor bana 2014 büyük değişimleri - evlillik, taşınma, istemsiz iş değişikliği , sağlık sorunları - yine de her yılı geriye dönüp bakınca hep çok güzel hatırlıyorum. 2015 ise şimdiden değişiklikle dolu, benim için büyük bir adım olan istemli iş değişimi, tavanla beraber ilk kez yurtdışı seyahati, -kıbrısı saymıyorum - ve daha beklediğim niceleri.
2015 e erken hoşgeldin başlasın.
hayatta ne yapmak istediğimi bile bilmiyorum, resmen hayat beni nereye götürürse oraya gibi bir halim var. bazen çok işe yarar hissediyorum, bazen de amaçsız. sonuçta hiç yoktan iyidir diyerek evet dedim. yeni yıla kalmadan değişiklik hayatımın ortasına oturacak... ama neden bilmem çok olumlu ve ılımlı hissediyorum. belki de hayat karşısında biraz büyümüş. azcık daha sabredebilirsem, güzel şeyler olacak biliyorum. niyetim yeni şeyler öğrenmek, kendimi geliştirmek bunun için de büyük işlerin içine sanırım bodoslama düşmem gerekecek.
tedirginliklerim var elbet, ama bir o kadar da özgüvenliyim rahatım nispeten yerindeyken
2013 yılı ölümleri hatırlatıyor bana 2014 büyük değişimleri - evlillik, taşınma, istemsiz iş değişikliği , sağlık sorunları - yine de her yılı geriye dönüp bakınca hep çok güzel hatırlıyorum. 2015 ise şimdiden değişiklikle dolu, benim için büyük bir adım olan istemli iş değişimi, tavanla beraber ilk kez yurtdışı seyahati, -kıbrısı saymıyorum - ve daha beklediğim niceleri.
2015 e erken hoşgeldin başlasın.
24 Kasım 2014 Pazartesi
#17 life is life
yaş 28, dolu dolu 28, 29dan alınan günler, haftalar aylar. evlilik hayatı kabaca yarım yıllık. evlatlık yine 28 yıl hem de dolu dolu. anılar sonsuz, mutluluklar çok, üzüntüler az, üzüntü sanılanlar çok. arkadaş çok, dost az. sevmek çok, merhamet çok. telaş çok. tadına varmak az. çalışmak çok, tatil az. macera az, dingilik çok. süpriz çok, heyecan çok.
azlar çoklar dengesinde, bir yerlerde durmaya, sıkıca tutunmaya çalışıyoruz. insan büyüdüğünü en çok, gençliğini hatırladığı insanların hastalanmasından, ölmesinden anlıyor. 2012 yılıydı amcamı ve ayrımın annesini kaybettiğimiz. sonra bir büyükanne ve başkaları. yine de sıralı ölüm bunlar, beklenmedik değil birçoğu ama insan istiyor ki sevdikleri yanında kalsın. istiyor ki en sevdikleri dibinden hiç ayrılmasın.
hayatta hiçbir zaman pişmanlığım olsun istemedim, canım ne istiyorsa onu yapmayı, ne istemiyorsa yapmamayı seçtim. tüm arkadaş sohbetlerinden sıfır pişmanlıkla galip çıktım.
evlilik sonrası bu aile ziyaretim ise, - haftasonu an.kırodaydık - bana ilk kez uzak hissettirdi. evlenince anneye düşmek diye bişi var mı sahiden ? sanki annem daha yorgun babam daha yaşlı geldi bana. kendimi daha olgun onları daha çocuk buldum. evet yanlarında çok şımardım, evet şarkılar söyleyerek peşlerinden koştum, evet babamın kucağına oturup annemin koynunda yattım ama yine de daha olgundum. onlar kadar tecrübem yoktu, onlar kadar hayatın feleğinden de geçmedim ama bir yanım onların yaşlandıkça küçüldüklerini söyledi. ilk kez daha çok ilgilenmem gerektiğini hissettim onlarla. babam üstüne kazağını, ayağına çoraplarını giyince hatırladım yaz kış atletle oturan adamı. hiç üşümeyen kahraman adamı. hiç hasta olmayan adamı...
giderek zayıflıyorlar, yaşlanıyorlar gibi geldi. kaybetme korkusu çöreklendi içime aniden. birbirimize verebileceğimiz tek şey sevgi iken, uzak olmaya gerek var mıydı sahiden ?
çok özlüyormuşum meğer...
azlar çoklar dengesinde, bir yerlerde durmaya, sıkıca tutunmaya çalışıyoruz. insan büyüdüğünü en çok, gençliğini hatırladığı insanların hastalanmasından, ölmesinden anlıyor. 2012 yılıydı amcamı ve ayrımın annesini kaybettiğimiz. sonra bir büyükanne ve başkaları. yine de sıralı ölüm bunlar, beklenmedik değil birçoğu ama insan istiyor ki sevdikleri yanında kalsın. istiyor ki en sevdikleri dibinden hiç ayrılmasın.
hayatta hiçbir zaman pişmanlığım olsun istemedim, canım ne istiyorsa onu yapmayı, ne istemiyorsa yapmamayı seçtim. tüm arkadaş sohbetlerinden sıfır pişmanlıkla galip çıktım.
evlilik sonrası bu aile ziyaretim ise, - haftasonu an.kırodaydık - bana ilk kez uzak hissettirdi. evlenince anneye düşmek diye bişi var mı sahiden ? sanki annem daha yorgun babam daha yaşlı geldi bana. kendimi daha olgun onları daha çocuk buldum. evet yanlarında çok şımardım, evet şarkılar söyleyerek peşlerinden koştum, evet babamın kucağına oturup annemin koynunda yattım ama yine de daha olgundum. onlar kadar tecrübem yoktu, onlar kadar hayatın feleğinden de geçmedim ama bir yanım onların yaşlandıkça küçüldüklerini söyledi. ilk kez daha çok ilgilenmem gerektiğini hissettim onlarla. babam üstüne kazağını, ayağına çoraplarını giyince hatırladım yaz kış atletle oturan adamı. hiç üşümeyen kahraman adamı. hiç hasta olmayan adamı...
giderek zayıflıyorlar, yaşlanıyorlar gibi geldi. kaybetme korkusu çöreklendi içime aniden. birbirimize verebileceğimiz tek şey sevgi iken, uzak olmaya gerek var mıydı sahiden ?
çok özlüyormuşum meğer...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)